Bir şekilde rastlarsan bu mesaja, o zaman en doğru zaman olacak senin için...
İçindeyken zaman geçmiyor gibi geliyor insana iyi biliyorum... Belirsizlik insanı kemiren bir kurt gibi... Tatlı tatlı kaşınıyor ilk başlarda ama sonra kaşındıkça yara oluyor, kanıyor; iyi biliyorum... Zamanla izi kalsa da iyileşiyor ama!
Yaşadıklarını tam anlamıyla senin gibi hissedemiyor olduğum doğrudur. Ancak, hala tam olarak neden olduğu bilinmeyen ve sonu uçurum olan ilaçlarla dönemsel sınavım devam eden biri olarak söylüyorum bunları. Bu da dip not olsun... Şunu bil ki bu geçitler insana başka kapılar açıyor. Başka farkındalıklar katıyor. Bu AN dan uyandığında da artık sen istesende eski sen olamıyorsun...
Bu video başlangıçta sadece bir video gibi görünüyor. 17 dk. 12 sn. Şu anda zamandan bol ne var elinde ve bir o kadar da kaçırdığını sandıkların bir de...
Videoyu izlerken aslında daha önce duymadığın bir şey söylenmeyecek... Ama güzel dokunuşlarla bir kez daha hatırlanacak...
Ne zaman ne olacağını bilmediğimiz gibi, aslında var olanla, kalabalık yalnızlıklarımızla hayatın üstesinden gelmeye çalışıyoruz...
Kolay değil biliyorum ama kimse de kolay olacağını söylememişti... Basite giden yol zordur ya biliyorsundur sende... Basit olansa sadece umut etmek, inanmak ve yaşamaya devam etmek... Bugün de uyandık çünkü.
Uzun zaman oldu buralara uğramayalı... Son 1,5 senedir ne sular aktı, neler birikti; kaçının farkında kaçını teyet geçti ömür, kimbilir... Geçenlerde karşıma çıkan bir yazı savurdu apansızca beni... Velhasıl sebepten sual olunmazmış, buradayım yine, yeninden... Tekrar kendime not, insana, sevene not et dürtüsüyle... Söz dinlerim ben, aşağıdaki yazı da bize bir söz söylüyor, dinlemeli... Bir adam, ısrarla anlaşılmaz denilen bir kadin... Bakmak vs görmek... Mesele bu kadar basit aslında...
Bir kadın seni seviyorsa sana aittir.
Mutlaka bir fotoğrafın vardır bir yerinde odasının onu kaldırtma!
Bir kadın seni seviyorsa uyumadan önce dua ediyordur senin adınla başlayan dualar ve biten senin adınla onu susturma!
Bir kadın seni seviyorsa sana zarar veremez yalnız genç adam kadınlar vazgeçtikleri adamlara da acımayı beceremez bu da kalsın aklında..
Bir kadın seni seviyorsa koklayarak öper seni,
Seni seven bir kadın sevdiği kadar sarılabilirse kemiklerin kırılır.
Ve bir kadın seni seviyorsa sen ne kadar güçlüysen o kadar güçlü hisseder kendini onu yanıltma.
İlk darbede yere çakılma oğlum,
İlk imtihanda sınıfta kalma!
Ve asla,
Ama asla!
Araya umutsuzluğu sokma.
Orasıdır kadının şah damarı, umudu...
Kesildiği an, vazgeçer kadın.
Sevmekten,
Beklemekten,
Özlemekten,
Hatta dua etmekten...
Can havliyle, kaçar.
Yakalayamazsın.
Artık o kadını üstüne alınamazsın.
Sahip çıkamadığın kadına hesapta soramazsın.
Kadınları bomba gibi düşün genç adam yanlış kabloyu kesersen onunla birlikte sende patlarsın.
Bak oğlum!
Bu hayatta herşeyi alırsın yalnız seni seven kadının yoktur fiyatı.
Seni herşeye rağmen sevebilen kadını satın alamazsın,
Cüzdanın kilo kaybettikçe, sevgileri eksilen sevgililerin olur en fazla..
Falan filan sonra...
Bilirsin ya...
Sen sen ol o kadını satma!
Bir kadın seni seviyorsa kavga eder.
Hem birazdan boğazına yapışacak sanırsın, hem görürsün gözlerindeki korkuyu.
Kadınlar susmaz genç adam, susmuş kadın gitmiş kadındır.
Susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.
Bu kadınların değişmez ve değiştirilmesi teklif bile edinilemez olan maddelerinden biridir.
Kadın olmanın kuralıdır...
Bir şey daha vardır ki,
Kuştur kadın,
Ve bir gökyüzü vardır her kadının.
Öyle bir havan olmalı ki adamım, senden göçmediği için, onu dondurmamalısın.
Bunu, bir zamanlar seni gökyüzü ilan etmiş kadının, başka bir gökyüzünde kahkaha atışını duyunca anlarsın...
PS: Kaynağını bilmiyorum. Alıntı diye not düşülmüştü altına... Paylaşıldıkça çoğalsın, bir katkıda benden olsun...
Apansızca gelen bir selam, nasılsın?
Beklenmedik anda gelen bir gülücük veya öpücük...
Mesafelere rağmen hissedilen yakınlık...
Yaşadığın ana atılan çentiklerdir... Düşünüldüğüne, önemsendiğine, hatırlanmaya değer görüldüğüne dair evrenin sana kırptığı gözdür.
Geçenlerde de evren yine bana bir arkadaşım aracılığı ile göz kırptı.
"Okudum aklıma direkt sen geldin, seni yazmış, sende kendine bak istedim." şeklinde gelen bu mesajı paylaşmak istedim.
Sadece bir an dahi olsa, böyle bir iz bırakabildiğime sevincimdir bu not...
Yaşadığım kadar sevdiğim, sevdiğim kadar yaşadığım doğrudur... Hakkını vererek yaşıyorumdur dilerim...
Hayata bağlandığım pamuk ipliğinin markası gibiydi, yanlızlıklarım.
Hep kalabalık yanlızlıkların insanı oldum. İstemsiz, belki de yer yer istemli.
Cesaretim yoktu ama hep kaybetmekten korktum. Korkum o kadar büyüktü ki, çeşitli yerlerde birçok maskeyi de beraberinde eşantiyon olarak hediye ederdi... Beni olduğum gibi kabul edemeyen herkese karşı ayakta kalabilmek için kullanabileceğim birkaç kullanımlık maskelerim vardı artık.
Beni anlamayan, anladığını da yanlış anlayanlara karşı artık hem ben gibi, hem de kendisi gibi görünebilen biriydim. Oyun oynamak keyiflidir belki, belki de her zaman değil. Bilemiyorum, bir bildiğim kendine oyun oynamamalı insan!
Özümdeki kendimi hiç yitirmedim belki, ama bu maskeler o kadar ağır ve yorucuydu ki; kendime -kendim gibi olabilme- güvenimi yitirdiğimi şimdi fark ediyorum. Kaybetme korkularım da hep buralarda kendini öne atıp asıl sorunu perdeliyordu belki de. O dışarıdan kendine müthiş güvenen ben! Kendine aslında pek de güvenmeyen yine ben! Her şeyin elimizde olduğunu salık veren ben! Kendine adım atmayı öğütlerken, kendine değil kendinden adım atan yine ben!
Kendine güvenmeyen birinden çok şey beklememeli. Beraberinde zincir reaksiyona giriş 101 çünkü.
Kendimden adım atmaktan 3 sene önce vazgeçen ben, bunun bilinmezliğinin ağırlığında ufak ufak da olsa kendime adım atmaya başladım. (Yaş, 27)
Geleni yaşamak ana felsefesinde, kendimle de barışmaya başladım. 27 yaşımda başlayan 2. doğumumla, bugün 3 yaşında "ben" olabilmeyi öğenmeye çalışan bir ufaklığım aslında.
3 yaşındaki halimle olana bitene anlam veremediğim doğrudur, ama o kadar ağır maskeleri takmamaya karar vermekle 27 yaşımdaki kendimle gurur duyduğum da bir gerçektir.
Çevremde bir şekilde ihtiyaç halinde cam olarak kırılıyorum belki ama, yanında kendim gibi olabildiğim, sorgusuz, sualsizce özgürce saçmalayabildiğim, beni ben olduğum için kabul eden, seven ve severken değer veren insanlar var ve bu insanlarla yalnız değilim. Ben ben olduğum sürece zaten yalnız değilim :)
27 yaşımda hayata bir kez daha doğduğum yaşımdan bu yana bugün dolu dolu 3(0) yaşındayım. 3 ortak parantezinde 30 yaşımda taşıdığım yüklerden kurtuluyorum. Gün bugünmuş meğerse...
Kendim gibi olabilme hazzı yaşıyorum. Hiçbir şey bilmediğimi bilerek yaşıyorum. Yaşayarak deneyimliyorum.
Hayatıma giren, girmeden kapıdan bakıp giden, girip de giden ve benimle birlikte yürüyen herkese teşekkür ederim. İyi ki varsınız, izlerinizle yaşanmışlıklarım var biriktirdiğim. Birikimlerim en büyük zenginliğim...
Gelenle mutluyum, gidene yaşattığı ve farkına vardığım her detay için de müteşekkirim.
İyi ki anlamlı anlamsız beni zorladınız, iyi ki bana hak ettiğim değeri vermeyerek kendime vermem gereken değeri bana hatırlattınız.
Bana gösterdiğiniz negatifliğiniz, hasetliğiniz belki de bu şekilde gösterebildiğiniz sevginizle kendime değer gördüğüm sevgisizliği fark etmemi sağladınız.
İyi ki var olmuşsunuz.
Beni ben gibi sevebilecek, beni olduğum gibi kabul edebilecek insanlarla yürümeyi seçiyorum.
30 umdan sonra maskeler düşüyor, omuzlarımda taşıdığım sevgisizlikler bir bir kayip gidiyor. Şaşıramıyorum. Lakin canımın yanmasına da engel olamıyorum.
Kendimle yüzleşiyorum... Zamanı cömertçe harcayışıma buruk bir bakış atıyorum... Yoluma devam ediyorum.
Elimde belki koca bir "0" var ama "1" her zaman "0" dan daha iyi olmuyormuş, öğrendim. +1 olmadıkça gölge de etmesin başka ihsan istemezmiş, öğrendim.
Hepinizi seviyorum, yaradandan ötürü... Biliyorum ki beni sevdiği için gönderdi sizleri... Yine beni sevdiği için de bazılarını çağırdı geri...
Boşuna yüklenmektense bırakmayı da bilebilmeli insan... Ben bırakıyorum...
Bencil değil belki ama BENci olmalı, dedi bir arkadaşım. Bencil biri miyim diye sorduğumda, tebrik etti kendi içimde kayboluşumu. Güldük sonra...
Gülümseyerek, kendime "BENci" olmayı öğreteceğim. 3(0) yaşımda kendime sözüm budur... Şeyda & Bızdık :) PS: Daha iyi anlatılamazdı. Special thanks to Coldplay...
Evet yaşadım. Kabul ediyorum. Yaşadıklarımın bundan böyle bana engel oluşturmasına izin vermiyorum! Önce kendimi affediyorum... Affederek, kendime olan borcumu ödüyorum. Bu vesileyle yoluma çıkan, karşılaştığım belki gölgesinde soluk soluğa kaldığım herkese, yaşattıkları, yaşadıklarım ve yol arkadaşlıkları için teşekkür ederim. Yol arkadaşlarımla büyüyorum. Gittikleri için ve geride kalanlar için de minnettarım. Ve...
"Hemen şimdi ve burada bir seçim yapıyorum…
Kendimi daha fazla sevmeyi seçiyorum, biliyorum ki o zaman seni daha fazla seveceğim.
Kendime daha fazla değer vermeyi seçiyorum, biliyorum ki o zaman senin değerini daha fazla göreceğim.
Kendimi daha fazla takdir etmeyi seçiyorum, biliyorum ki o zaman seni daha fazla takdir edeceğim.
Yol almayı, ilerlemeyi ve gelişmeyi seçiyorum, biliyorum ki o zaman senin yoluna daha fazla saygı duyacağım.
İnsanlara yardım etmeyi ve bana edilen her yardımı sevgiyle kabul etmeyi seçiyorum. Biliyorum ki o zaman senin ellerini daha sıkı tutacağım.
Mutlu olmayı ve yaşamdan tat almayı seçiyorum, biliyorum ki o zaman seni daha fazla mutlu edeceğim.
Eğer seni yeterince sevmiyorsam, değer vermiyorsam, takdir etmiyorsam ve sana yeterince yardım edemiyorsam bunlara benim de ihtiyacım olduğu içindir. Bende eksik olanı, kıt olanı hatta olmayanı sana nasıl verebilirim ki?
Şimdi kendimi yeniden biçimlendireceğim, sevgi üreteceğim kendim için, değer, güven, sayı üreteceğim ve bunları sadece kendime sunacağım. Sonra bolluk olacak, yağmurlar yağacak, ekinler büyüyecek, çiçekler açacak yüreğimde…
Toplayacağım o çiçekleri, biçeçeğim ekinleri ve sana sunacağım her birinden bol bol…
Şimdi lütfen müsade et, kendimi sevmeye gidiyorum ve sana ellerim dolu döneceğim."
PS: Berna Özcan Demir'in Gerçekten yazısından alıntıdır...
Fon müziği ise Birsen Tezer' den gelsin... "Kusura Bakma"
Kurulan krallığın kraliçesi / kralı olmalısın... Tek bir dokunuş yetmeli, inletmeli dünyayı. Çok değil her şey bir tebessümle başlamalı. İçten, saf, sorgusuz, oyunsuz... Çıplaklığının farkında bile olmadan giyinikken en çıplak halinle karşısında durabilmelisin. Üzerine tek geçirdiğin gülümsemen olmalı. Yeri geldiğinde ısıtan, yeri geldiğinde hoş bir meltem edasıyla esmeli sana doğru... AŞK dediğin... Sorgusuz, sualsiz, oyunsuz olmali... Tek dert yaşamak olmalı! Tüketmeden aksine yaşadıkça çoğalmalı... İçmeden sarhoş etmeli seni... Dalga çarptıkça yüzüne, kulaç atmalısın inadına daha da derine... Acısa da canın, bilmelisin aslında pansumandır her dokunuşu ruhuna... Acırsa korkma teslim ol ona... Güvenmelisin! Tek ihtiyacın gözlerinde yüzmek, belki biraz kaybolabilmek aslında... AŞK dediğin sen gibi olmalı, belki biraz o, biraz biz, biraz siz, belki biraz da onlar... Nerede olsa aklında olmalısın biraz. Sen bil onu sevdiğini, belki biraz da o bilmeli. Ama o kadar... Asıl bildiği kendini ne kadar sevdiğin olmalı. Çünkü sen kendini nasıl seversen, öyle sever o da seni! Bir gülüşüyle krallıklar kurdurmalı AŞK! Ve sonsuza kadar mutlu yaşamalı iki aşık... PS: Aşk dediğin tersi düze, düzü terse çevirebilmeli biraz... Bu yüzden fotoğraf Upside Down filminden. Film hakkında detaylı bilgi IMBD 'de :)
İnsanın bir zamanlar içinde bulunduğu duruma kuş bakışı bakıyor olması ne tuhaf :) Aynı yolları belki de aynı umutlarla geçenleri sessizce izlemek zor... Gördüklerimi, yaşadıklarımı haykırmak istiyorum. Olmuyor. Sesim çıkmıyor. Yine sus geldi üzerime... Aslında ne çok konuşuyorum ben bu zamanlarda ya neyse... Kafam koskocaman oldu yine... Taşıyamıyorum böyle zamanlarda... Boynumda hep bir ağrı bu aralar... Uyku dediğinde yatıp kalkmadan ibaret, fazlası yok. Sessiz çığlıklarımın kulaklarımda uğuldamasıyla güne başlıyorum. Karşımdakilerin gördükleri ise, yüzümdeki acı tebessümden fazlası değil. Gözlerime baksalar, belki de görecekler hatta duyarlar bile haykırışlarımı... Kim bilir...
Yüzümde yine acı, acı bir tebessümle, bir zamanlar içinde bulunduğum duruma kuş bakışı bakıyorum... Başrolünü oynadığın diziyi ya da filmi izlemek gibi biraz... Acıyor mu ne?
Birsen Tezer! Bilen bilir, bilmeyen bir gün tanışır hatta tanışmalıdır bu sesle :) İnsanın içine içine dokunur... Çıplak sesle söylediği her şarkı dev orkestrayla bambaşkadır. Bir tını eşliği bile yeter bu sesin içine dokunabilmesi için. Öyle bir ses düşünün işte. O Birsen Tezer :) "Birinci Cihan" la tanışmam 2 sene öncesine dayanır... İlk canlı dinleyişim ise Bülent Ortaçgil konseridir. (Birçoğumuzun da belki ilk tanıştığı yerdir...) Benim için en puslu zamanlarımın sessiz dert ortağı, keyifli anlarımın yol arkadaşıdır Birsen Tezer... "Birinci Cihan" ın çok AN a tanıklık etmişliği vardır... "İkinci Cihan" ise bugün resmen geldi, Ada Müzik etiketiyle... İlk tanışmadan belli ki çok uzun bir yolculuk olacak bizimkisi :) Dizlerim kanıyor olsa da ayağa kalktığım bir günde tanıştım "İkinci Cihan" la... Siz hala tanışmadıysadınız ertelemeyin derim :) itunes store linki: https://itunes.apple.com/tr/album/ikinci-cihan/id597803086?l=tr PS: Kusura Bakma / Ne Tuhaf / Delikanlı ve diğerleri... Hem tanıdık hem yepyeni :) Ama şimdilik bilen, bilmeyen için "Birinci Cihan" dan gelsin...
Yaşadığım her şeyin sorumluluğunu alıyorum ve yaşadım evet kabul ediyorum. Yaşadıklarımın bundan sonra yaşamımda engel oluşturmasına izin vermiyorum! Dün dünde kaldı. Yarın meçhul. Elimde bugün var. Bugünün aklıyla dünüm için yorum yapmıyorum, yargılamıyorum. O şartlarda böyle yaşamam gerekiyormuş demek ki. Bundan böyle de düşünerek zaman kaybetmektense yine olsa yine yaşarım... Dünün şartlarında yaşadıklarımdan aldığım dersle bugünüm aydınlanıyor. Şu hayatta geçirdiğim azıcık zamanda, yaptığım bir doğru iş varsa o da hiçbir zaman kaçak dövüşmedim. Hiç kimseyi satmadım, yarı yolda bırakmadım. Öğrendiğim bir şey varsa o da kazanamayacağım hiçbir savaşa girmemek ve yanlışı gördüğümde girdiğim yoldan dönebilmeyi bilmek oldu. Bana bu süreçte, gerçekle hayal arasında takılı kalmayıp, yürümek için yolumu açan ve zamanımı çalmayıp, yolumda yürümem için bana yaşattığınız her "AN" için teşekkür ederim. Tüm yardımlarınız için müteşekkirim. Bu yüzden huzurluyum. Sevinçten hüzne, aşktan nefrete, öfkeden sakinliğe tüm duyguları yaşadım ve yaşattım belki de. İçimde her gün büyüyen sevgiyle dengede kalmayı ve kendimi kontrol edebilmeyi öğrenmeye çalışıyorum. Benim de bu süreçte hatalarım olmuştur illa ki. Bu vesileyle bir kabahatim varsa affola! Sevdiğim bir sözle bitsin bu seferde... "Yaşadıklarım benim sınavımdı. Bana o anlarda nasıl davrandığınız da sizin sınavınızdı..." Hayrıma olan tüm değişimlere izin veriyorum. PS: "Söz uçar, yazı kalır. Her iki cihanda, eyvah" :)